4 Kasım 2014 Salı

Teknik Basım İle Farklı Bir Deneyim

Bilindigi gibi matbaa Johann Gutenberg tarafindan icat edilmistir. Gutenberg tek tek metal harflerle yüksek baski teknigini gelistirmis. Gutenberg'in bu bulusundan sonra matbaacilik yaygin ve hizli gelisen bir sektör olmustur. Matbaanin ilk kez kullanilmasi Uzakdogu'da baslamistir. Bilinen ilk baski VIII. yy'da Japonya'da yapilmistir. Imparatoriçe Shotoko Budizm'in kutsal metinlerini Sanskrit dilinde Çin alfabesiyle bastirmistir.

Ilk kez tek tek harfler dökerek baski yapmayi Pi Sheng (960-1297) adinda bir Çinli denemistir. Pi Sheng porselenden harfler kullanarak matbaanin gelisimine hiz kazandirmistir. Ancak çok harfli Çin alfabesinde tek tek harfler kullanarak baski yapma nedeni hala anlasilamamistir. Matbaa Çinlilerden Uygurlara geçmislerdir. Uygurlarin IX. yy'dan itibaren baski yaptigi bilinmektedir. (Tun-Huang magarasindaki buluntular.)

Avrupa'da matbaacilik özellikle XV. yy'da gelisme göstermistir. Avrupa'da matbaaciligin üssü Hollanda olmustur. Burada ki basim teknigi tahta kaliplarla yapilmaktadir. Hattatlarca yazilan tahta kaliplar. Hakkaklarca kazinmaktadir. Kaliplar bu yönetemle üretilmektedir. Harlem kentinde ilk kez tek tek harflerle baski denemelerini 1430 yilinda Lourens Janszoon Coster'in yaptigi sanilmaktadir.
Johann Gutenberg ise çiragi Fust ile birlikte Mainz sehrinde metal harflerle basim teknigini uygulamistir. Gutenberg bu çailsmalara bilgi ve birikimlerini, Fust ise sermayesini katmistir. Ilk çalismalari olan 42 satirlik Incil'i 1455 yilinda basmislardir. Fust ve Gutenberg islerin yolunda gitmemesi neticesinde ortakliklarina son vermistir. 1462'de Nassau baspsikoposunun askerleri Mainz sehrine saldirdi. Kaçan basimcilar Avrupa'nin her yanina dagildi.

Türkiye'de Matbaacilik

Ilk Türk matbaacisi Ibrahim Müteferrika'dir. Lale devri olarak bilinen dönemde 1726 yilinda ilk Türk Matbaasi kurulmustur. Ülkemize matbaanin bu kadar gecikmesinin nedenleri dinsel tutuculuktan ziyade toplumun bu yönde bir isteginin olmayisi, okur yazar oraninin yüksek olmayisi, okuma aliskanliginin kazanilmamis olmasi, hattatligin yaygin bir meslek olusu ve matbaa için gerekli alt yapinin hazir olmayisidir. (Avrupa'da bir psikoposun askerlerine sehir bastirdigi düsünüldügünde matbaanin gecikmesinin temel nedeninin dinsel tutuculuk olmadigi daha net anlasilacaktir).
Osmanli matbaasinda basilan ilk kitap Kitab-i Lügat-i Vankulu (Vankulu sözlügü)'dur. Mütefferika yasami boyunca 17 farkli eser basmistir. Ancak kitaplarin maliyetlerinin ve buna bagli olarak fiyatlarinin çok yüksek olmasi matbaaciligin yayginlasmasini engellemistir. Mütefferka'nin ölümünden sonra matbaa zaman zaman atil kalsa da çalismaya devam etmistir. Matbaanin basina 1754 yilinda Ibrahim ve Ahmet Efendiler, 1783 yilindan sonra Beylikçi Rasid Mehmed Efendi ve Vak'a-nüvis Vasif Efendi geçmislerdir.
1796 yilinda Abdurrahman Efendi Mühendisane matbaasini kurmustur. Daha sonra Üsküdar matbaasi(1802) ve sonrasinda Takvimhane-i Amire adinda bir matbaa daha açildi. (1831) Bu sirada Misir'da Kavalali Mehmet Ali Pasa Bulak matbaasini kurdu. (1822) 1833 yilinda ülkede 54 matbaa (15'i litografi) 1948 yilinda 509 matbaa ve 1983 yilinda 3537 matbaa bulunmaktaydi.
Günümüzde Türk matbaaciligi teknolojik gelismelere bagli olarak gelisimini sürdürmektedir. Basim sektörü Avrupa'daki emsalleriyle ayni kalitede ürünler üretebilmektedir. Hazir teknoloji üretici ülkelerden alinmakta ülkemizde basari ile uygulanmaktadir. Ancak Türkiye bazi istinalar hariç teknoloji üretmekten uzak, fakat iyi bir teknoloji takipçisi durumundadir.
OSMANLI'DA MATBAA VE SAKLI GERÇEKLER
Osmanli'nin, ilmî-teknolojik gelismeleri izlemekte Batiya ayak uyduramadigindan dolayi geri kaldigi iddiasina verilen en tipik misâllerden biri de, “Osmanli'ya matbaanin geç girdigi” meselesidir. Bati karsisinda topyekûn geri kalisimizin en esasli gerekçesi olarak hep “matbaanin Osmanli'ya geç geldigi” tezi öne sürülmüstür.

Simdiye degin bu görüs sahipleri, Osmanli'nin ilmî-teknolojik alanda Batidaki gelismelere ayak uyduramayip bagnazliga saplanmasinda ve matbaanin ülkeye geç girisinde; pâdisahlarin, ulemânin (âlimlerin), hattatlarin sahsinda lonca teskilatinin ve nihayet dinî yobazligin fevkalade olumsuz bir rol oynadigini iddia ede gelmislerdir.

Eski Sorulara Yeni Cevaplar: 

Iste, “Osmanli'ya matbaanin gelisi” etrafinda zihinleri kurcalayan ve dillere dolanan tartismali mevzular ve tarihî kaynaklar isiginda bunlarin cevaplari:

Osmanli Devleti'ne matbaa 1727 yilinda degil, daha erken tarihlerde gelmistir. Müslümanlarin eserlerini bastiklari ilk resmî matbaanin tarihi 1727'dir. Ancak Yahudiler 1488'den, Ermeniler 1567'den ve Rumlar da 1627'den itibaren matbaalarini kurmuslardi.

Hatta II. Bayezid zamaninda 19, Yavuz Sultan Selim zamaninda 33 kitap basilmistir. Bu kitaplarin üzerinde, “II. Bayezid'in himâyelerinde basilmistir” ibaresi yer almaktadir. III. Murad, Arap harfleriyle basilan geometriye dair “Usul'ül-Oklidis” kitabinin serbestçe satilmasi için 1588 tarihli fermanla izin ve müsaade vermistir.

IV. Murad zamaninda Istanbul'da bir matbaa kurulmasi için izin istendigini ve bu iznin verildigini Mustafa Nuri Pasa kaydederken, Enderun Tarihçisi Atâ da, ilk resmî matbaa tesebbüslerinin IV. Mehmed zamaninda basladigini ve ancak neticeye 1727 yilinda ulasildigini anlatmaktadir.

Ilk matbaa IV. Mehmed (1648–1687) devrinde, yani Ibrahim Müteferrika'nin matbaasindan yaklasik bir asir evvel kurulmus ve bazi kitaplar da basilmistir; lâkin harfleri intizamli bir sekilde düzenlenemediginden devam ettirilememistir.

Bu bilgiler, Osmanli padisahlarinin matbaa aleyhinde olduklari görüsünü reddetmektedir. O halde, Osmanli Devleti'ndeki matbaanin degil, belki resmî matbaanin kurulusunun tarihi 1727'dir. Yoksa matbaa, Avrupa'da Gutenberg tarafindan 1455'te kurulan müesseseden 33 yil sonra Osmanli ülkesine girmis ve çok sayida kitap da basilmistir.

Osmanli Devleti, gerileme ve duraklama devrine girince, matbaadan yeterince yararlanamamistir ve maalesef bu konuda Osmanli'daki esnaf teskilati loncalarin ve bunlara bagli hattatlarin menfî anlamda rolleri olmustur. Kont Marsigli, 1727'de Istanbul'da 90 bin hattatin (biraz süpheli ve mubalagali bir rakam da olsa) bulundugunu söylemektedir ki; yarisi bile dogru kabul edilse, yine de büyük bir rakamdir.

Bunlara bagli olarak sahaflar, kalemciler, ciltçiler, divitçiler ve benzeri esnafin baskisi da, resmî matbaanin gecikmesinde önemli rol oynamistir. Marsigli'nin su cümleleri bunu dogrulamaktadir: “Gerçekten Türkler, kendi kitaplarini bastirmazlar. Zannedildigi gibi, matbaanin onlar için yasak bir is oldugundan ileri geldigi kesinlikle dogru degildir.” 

Teknik Basımhttp://www.teknikbasim.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder